Hamdım piştim yandım

0
111

Yaşamını “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile özetleye Mevlâna, 17 Aralık 1273 Pazar günü yaşama veda etti.

Mevlâna ölümü “yeniden doğuş” olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, Allah’ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gece manasına gelen “Şeb-i Arûz” diyordu ve dostlarına ölümümün ardından ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde arama! Bilge kişilerin gönülleridir mezarımız bizim.

Yalnız bir İslam mistiği değil aynı zamanda büyük bir şa ve yazar olarak bilinen Mevlâna Celaleddin anadili Türkçe olmakla birlikte eserlerini Farsça olarak yazdı. Bunu sebebi ise o dönemde fazla gelişmemiş olan Türkçe’ni Mevlâna’nın duygu ve düşüncelerini istediği gibi ifade etmesine imkan vermemesiydi private bulgaria tours.

66 yaşında ölen Mevlâna, arkasında yetiştirdiği öğrenci ve müridlerinin yanı sıra pek çok eser de bıraktı.

Mesnevi her ne kadar klasik doğu şiirinin bir türü ise de, “Mesnevi” denildiği zaman akla “Mevlâna’nın Mesnevi’si” gelir. Mevlâna’nın gerek İslam aleminde, gerekse batıda en çok okunan eseri Mesnevidir. İlk 18 beyitini bizzat kendisinin yazdığı eser, müridi Hüsameddin Çelebi’nin ısrarlarıyla tamamlanmıştı. Bazı kaynaklara göre 25 bin bazılarına göre ise 26 binden fazla beyitten oluşan bu eser, içiçe girmiş öyküler ve olaylardan oluşur. Bazı kaynaklar Kuran’dan ve hadislerden sonra “üçüncü kitap” olduğunu ileri sürerler. Mevlâna ve Mesnevisi için söylenen “O bir peygamber değildi ama yine de bir kitap bıraktı” sözü Mevlâna’nın sanatının ve düşüncesinin büyüklüğünü gösterir Dalaman’da baraj.

Divan-ı Kebîr (Büyük Defter)

Mevlana’nın en büyük eseri tüm ömrü boyunca gazel ve rübai tarzında yazdığı şiirlerden oluşan Divan-ı Kebîr olarak bilinir. Divan’da 21 binden fazla gazel ve 4 bine yakını rübai olmak üzere 25 bin beyit yer alır. Gazel ve rüba ilerinde sonsuz bir lirizmle tasavvufi aşkını anlatır. Ustanın diğer önemli eserleri arasında Fih-i Mâ Fih (Ne varsa için-dedir), Mektubat ve Mecalis-i Seb’â sayılabilir. Şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul eden Mevlâna, Yedi Meclisi’nde şerh ettiği hadisleri şu konulara ayırmıştı:

Doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı, Suçtan kurtuluş, akıl yolu ile gafletten uyanış, inançtaki kudret, tövbe edip doğru yolu bulanların Allah’ın sevgili kulu olacakları. Bilginin değeri, gaflete dalış ve aklın önemi.

Mevlana’nın ölümünün ardından gerek Selçuklu Devleti gerekse Konya halkı onun manevi kişiliğinin devamını onun en gözde müridi Flüsameddin Çelebi de buldular. Çelebi’nin gerek saygın kişiliği gerekse Mesnevi’ye yakın-lığı bu büyük onura layık görülmesinde büyük rol oynadı.

Müzik ve dans…

Ruhun yücelmesine ve Tanrıyla buluşmasına yardımcı olan dansa Mevlâna Celâleddin Rumi ruhsal yücelme anlarında yönelmişti.

Konya sokaklarında yürürken altın döven kuyumcunun çekiç tıkırtısını duyduğunda dans etmeye başlamış ve bu olağanüstü dönüşler bugünkü semâ törenlerini doğur-muştu. Kendisinin de kitaraya benzeyen rebab denilen bir müzik aletini çaldığı bilinir. Semâ dansı ilk kez Mevlâna’nın doğumundan ikiyüzyıl kadar önce Bağdat’da görür.

Büyük şair Mevlana’nın ‘ilahi aşk’a olan aşkı, semâ adı verilen ve Mevlevi dervişleri tarafından yüzyıllardır uygulanan dansın doğmasına neden olmuştu…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz