Anadolu’nun 9 Bin Yıllık Sahipleri
Türkiye’nin orta bölgesinde, 21 metre yükseklikteki Çatalhöyük tepesinin üzerinde her yürüyüşümde heyecandan tüylerim ürperir.” Çatalhöyük kazı başkanı Ian Hodder’ın bu sözleri, Çatalhöyük’e ayak basan herkesin duygularına tercüman olmaya yetiyor. Arkeolog James Mellaart’ın 1958’de yaptığı araştırmalar sırasında Konya’nın Çumra ilçesinin 10 km. doğusunda bulunan Çatalhöyük’ün varlığını belirlemesi, insanlık tarihinde yepyeni bir sayfa açacak kadar önemliydi.
Çatalhöyüku Ön Asya ve Anadolu’daki öteki neolitik çağ yerleşimlerinden ayrıcalıklı kılan yanı, buranın sakinlerinin çoktan yerleşik hayata geçmiş olmaları ve daha da önemlisi, köy aşamasını geride bırakıp bir kent kurmuş olmalarıydı. Çatalhöyük u keşfeden İngiliz arkeolog James Mellaart, 1961, ’63 ve ‘65’te bölgede kazılar yaptı. Oltaya çıkardıkları, bilim çevrelerini hayrete düşürüyordu. Çatalhöyük’te yapılan kazılara 1965’te ara verildi ve yaklaşık 30 yıl sonra, 1993’te İngiliz arkeolog Prof. lan Hodder yönetiminde yeniden başlandı. O günden bu yana her yıl edinilen yeni bulgular bir yandan binlerce yıllık sırlan çözerken, diğer yandan da yeni bilinmezliklere kapı aralıyor. Çatalhöyük kazısını İngiliz arkeolog lan Hodder başkanlığında uluslararası bir heyet yürütüyor. Geçen yıl kazıya 13 ülkeden 120 kişi katıldı. Yeni bulgularla zenginleşen kazı faaliyeti, dünyada gerçek bir ilgi odağı haline gelmiş durumda private tours balkan.
Tüketici toplumdan üretici topluma
Çatalhöyük kelimesi “çatal tümsek (hörgüç)” anlamına geldiği için, bölgenin adını, Çumra kasabasından güneye uzanan yolun tümsekte üç kola ayrılmasından aldığı düşünülüyor. Çatalhöyük’ün asıl önemi ise on binlerce yıl yalnızca tüketici olarak yaşayan insanın, artık üretici konuma geçmiş olmasından kaynaklanıyor. Çatalhöyüklülerin hayvanları evcilleştirdiği ve sulu tarım yapabildiğine dair edinilen bulgular, burada dönemi için ileri bir uygarlığın varlığını kanıtlı-yor. Duvar resimleri, süslemecilik anlayışları da farklı bir estetik anlayışa sahip olduklarının göstergesi. İnsanlar, evlerinin duvarlarını mağaradaki atalarının yaptığı resimleri andıran çizimlerle süslemişler; bununla birlikte başka bakımlardan yaşam biçimleri hızla şaşırtıcı kültürel inceliğe erişmiş.
Barış uygarlığı Çatalhöyük
Çatalhöyük’teki kazılarda ortaya çıkan yerleşme düzeni de dikkat çekici. 13.5 hektarın üzerinde geniş bir alana yayılmış, MÖ 7400 ile MÖ 6000 arasında 1400 yıl iskân edilmiş olan yerleşmede, insanlar eski evlerini terk edip, içlerini doldurup, üstlerine yeni evler yaptıkları için burada 18 ayrı iskân tabakası bulunuyor. Yerleşmedeki süreklilik ise burada geçirilen yüzlerce yıl boyunca toplumların savaşmadıklarını, barış içerisinde yaşadıklarını gösteriyor Ereğli Uzun Mehmet’in Memleketi.
İngiliz mimar ve arkeolog Seton Lloyd TÜBİTAK Yayınlarından çıkan “Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları” adlı kitabında Çatalhöyük’ten şöyle söz ediyor: “Burası köy değildi; yaklaşık 140 dönümlük bir beldeydi. Belde-de evler kesme kerpiçten yapılmış, arı kovanında olduğu gibi göz göz birbirine yapışmıştı. Her birin-de birkaç dikdörtgen oda bulunan evlere ancak tahta merdivenle düz damdan iniliyordu. Doğal olarak damdan dama geçiliyor, damlar beldede oturanların toplumsal yaşam alanları oluyordu. Evler gerçek hayvan başı ya da boynuzları ya da bunların yapay benzerleriyle özenle süslenmişler-di. Duvarlara renkli resimler yapılmış, sıvandıktan sonra da tekrar tekrar boyanmıştı. Bu resimler erken dönem insanının etkinlikleri, görünüşü ve giysisi hatta dini konusunda doğal olarak çok önemli bilgi kaynağıdır; ancak sanatı, becerileri konusunda da elimizde çok kanıt vardır.”