Ankara’ya 300, İstanbul’a 280 kilometre ve yaklaşık dörder saat mesafedeki, İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulu Zonguldak- Ereğli, alışılagelmişin dışında geziler arayanlar için çok uygun seçenekler sunan bir kent.
Tarihi boyunca birkaç uygarlığı yaşayan ve hep önemli bir kıyı kenti olma özelliğini sürdüren Ereğli, bunları biraz da Batı Karadeniz’in tek doğal limanına sahip olmasına borçlu. Önce taşkömürü, daha sonra Erdemir ile birlikte anılıp ağır sanayi merkezi haline gelen ve bağlı olduğu Zonguldak’a 42 kilometre mesafedeki kent, son yıllarda giderek renklenen festivalleri ve turizm çabalarıyla da dikkatleri üzerinde topluyor.
Ereğli’nin geçmişi
1990’lı yıllarda Ereğli’de bulunan bazı tarihi eser kalıntıları, kentin tarihinin MÖ 2500 yıllarındaki yerleşmelerle başladığını ortaya koyuyor. Halen sürdürülmekte olan bilimsel çalışmalar, Ereğli’nin geçmişi üzerine antik çağ tarihçi ve coğrafyacılarının birbirine karışmış olan efsanevi kuruluş öykülerine bir açıklık getirecek gibi görünüyorsa da, söylencelere değinmekte yarar var. Ereğli’nin adını Yunan mitolojisinde güç simgesi olan yarı tanrı Herakles (Her- kül)’ten aldığı sanılıyor tailor-made bulgaria tours.
Efsaneye göre MÖ 1300’de 55 kürekli Argo gemisiyle, bir zamanlar Athamas’ın çocukları Phriksos ile Helle’yi sırtına alıp Yunanistan’dan Karadeniz’deki Kolkhis ülkesine kaçıran “Altın Post”lu koçu aramak üzere yola çıkan Argonautlar (Argo Gemicileri), Ereğli’ye de uğrarlar. Bu arada Herakles, Cehennem Mağarasında Hades’in yeraltı ülkesine inerek üç başlı cehennem köpeği olan Kerberos’u etkisiz hale getirir ve kentin koruyucusu olur. O sıralarda Mariandynia (Ana Tanrıça Maya tapan halkın yurdu anlamında) adıyla bilinen kentin ilk yerlileri olan Mariandynler de kendilerini Bithynia baskısından kurtaran Herakles’e şükran borcu olarak kente “Herakleia” adını verirler. Bu isim zamanla “Metropolis”, “Herakleia Pontika”, “Irakliye”, “Eribolum”, “İribolum”, “Punderekli”, “L’Araclee”, “Bendereğli” ve sonunda Ereğli’ye dönüşür.
Türkiye’de “Ereğli” adıyla bilinen, Marmara Ereğli (Herakleia Perinthus) ve Konya Ereğli (Herakleia Kybistra) başta olmak üzere 12 kent (dünyada ise 48 yer) bulunduğundan, bizim yazımızın konusu olan kent “Karadeniz Ereğli” adıyla da anılır Çatalhöyük İstanbul’da.
MÖ 550’lerde Yunanistan’dan geldikleri düşünülen Megarlar ve Boetyalılar Mariandynia’ya yerleşerek burayı bir Yunan kolonisi haline getirirler. Sonraki yıllarda Galatia ve Bithynia yağmalamalarının ardından MÖ 187’de Herakleia ile Roma arasında bir anlaşma imzalanıp Roma dönemi başlar. Roma İmparatorluğunun 395 yılında ikiye bölünmesinin ardından da Ereğli, Bizans hakimiyetine geçer. Ereğli’nin 1397’de Selçuklu hükümdarı Gazi Çelebi tarafından alınmakla birlikte, bu hükümranlığın uzun ömürlü olamadığına, 1350’de İsfendiyaroğulları tarafından ele geçirildiğine, nihayet Yıldırım Bayezid’in oğlu Süleyman Çelebinin Bizans imparatoru II. Manuel’den şehri satın aldığına ilişkin çelişkili bilgiler bulunmaktadır.
1829’dan Cumhuriyet’e uzanan dönem
Ereğli’nin Kestaneci Köyünden Uzun Mehmet, 1829 yılında yaptığı bir gezinti sırasında taş kömürünü bulur. Sarayın haberdar edilmesinden sonra, 1848 yılında Abdülmecit zamanında kömür ocakları işletmeye açılır. Hemen beş yıl sonra 1853’teki Kırım Savaşı sırasında, ocakların işletme hakkının üzerine İngiltere ve Fransa konar.
1880’lerde Osmanlı’nın ilk belediye örgütlerinden biri Ereğli’de kurulur. Milli Mücadele sırasında hareketlenen Ereğli, 8 Haziran 1920’de Fransızlar tarafından işgal edilir. Ancak işgalci birlikler arasındaki anlaşmazlıklar ve halkın büyük direniş göstermesi karşısında Fransızlar çok kısa bir zaman içinde, 19 Haziran 1920’de, Ereğli’yi boşaltmak zorunda kalırlar. Kurtuluş Savaşı sürerken bir grup vatansever tarafından, 23 Ocak 1921’de İstanbul’dan kaçırılan Alemdar gemisinin bir Fransız gambotu ile yaptığı mücadele, bu savaşın tek deniz çarpışması olarak tarihteki yerini alır.
Ve Erdemir
1960’larda küçük bir kıyı kasabası olan Ereğli, 15 Mayıs 1965’te Erdemir (Ereğli Demir Çelik Fabrikası)’in işletime açılmasıyla birlikte, sanayi kenti olma yolunda bir kimlik değişimine uğruyor.
Bugün Ereğli’nin 100 bini aşan nüfusunun yaklaşık 30 bini Erdemir çalışanları ile yakınlarından oluşuyor. Kuruluşunda 470 bin ton olarak belirlenen çelik üretim kapasitesini 3.5 milyon tona çıkaran ve son yılların özelleştirme politikalarıyla adı daha da sık anılan Erdemir, Türki-ye’nin en büyük demir çelik kuruluşu ve tek entegre yassı çelik üreticisi. Gerek ülke ekonomisi, gerekse Ereğli ve çevresi için yaşamsal önemi olan Erdemir; birçok büyük kentin bile sahip olmadığı, Türkiye basketbol ve voleybol liglerinde her zaman iddialı olan Erdemirspor bayan ve erkek takımları, spor salonları ve yüzme havuzlarıyla spor alanında; sinema ve toplantı salonları, lojman yaşamı, kreş, plaj ve diğer tesisleriyle de sosyal ve kültürel alanda birçok kente öncülük ederek imrenilecek bir örnek oluşturuyor.
İklimi ve Sahil Parkı
Ereğli, ılıman bir Karadeniz iklimine sahip. Her ne kadar Ereğli Belediyesi, Sahil Parkı’nın du-varlarında kenti “Güneşin sarısının, denizin mavisinin ve ormanın yeşilinin birleştiği yer” olarak tanımlıyorsa da yazları çok sıcak olmayan, kışlan ise yumuşak geçen Ereğli’ye yapacağınız küçük kaçamak geziler için yaz günlerini seçmeniz, kapalı havayı benimseyebilmeniz ya da şans ibresinin sizden yana olması gerekiyor. Balıkçı barınaklarından Erdemir Tesisleri’ne kadar uzanan park ve sahil yolu son derece düzenli, bakımlı ve temiz.
Zemini kilit taşlan ve desenli yer karolarıyla özenle bezenmiş birkaç kilometre uzunluğundaki parkta, yayalar ve bisikletliler için ayrı yollar, oturma grupları, Yaman Civanın heykelleri, oturmalı yeme-içme büfeleri, el işi eşyaların satıldığı kulübeler, bodur ve ulu ağaçlarla türlü yeşillikler birbirine karışmış. Bu büyüye kapıldığınızda kendinizi, parkı bir uçtan diğerine birkaç kez dolaşmış buluyorsunuz. Parka bambaşka bir hava katan bir başka köşede, İstanbul’un fethinden sonra Fatih’in fermanıyla dikildiği söylenen, tescilli ve koruma altında olan beş yüz ellişer yıllık sekiz adet ulu çınar var. Tarihi çınarların etrafının son yıllarda temizlenip gerekli çevre düzenlemelerinin yapılmasıyla, Ereğli’nin en beğenilen dinlenme alanlarından biri oluşturulmuş. Parkın karşı kaldırımındaki caminin bitişiğinde, geceleri geç saatlere kadar açık olan Ezgi Kitabevi ile sabahları çok erken açılan Güverte Çorbacısı, parkı renklendiriyor.
Yöre mutfağı, lezzet durakları ve balıkçı barınağı
Ereğli mutfağının mısır keşkeği, malay, sirkeli köfte, yağlı hoşaf, pervaza, kabak gözleme, yumurta dolması, tırnaklı pide, kabak tatlısı, incir dolması, unlu gulu gulu, pençüyüs, katlaç, hodan, kirli ayşe ve kiremitte palamut gibi yöresel yemekleri olduğu biliniyor. Bunların bazıları 18 Haziran Parkındaki Paşam (Tel: 0372 322 16 52), Sultan Makamı (Tel: 316 96 99) ve Herakleia (Tel: 322 41 48) gibi restoranlarda, Belediye Plajı içindeki Musa’nın Yeri (Tel: 365 90 94)’nde bulunabiliyor.
Ağa Camii’nin altındaki 41 yıllık hatırıyla Kebapçı Hafız (Tel: 316 17 79), Devrim Caddesi’ndeki İstanbul Pastanesi (Tel: 322 76 35) ve yu-karıda sözünü ettiğimiz çorba ağırlıklı Güverte Lokantası, saptaya-bildiğimiz diğer lezzet durakları. Biz bunca balıkçının ve balıkçı barınağının olduğu yerde, balığın da en tazesiyle lezzetlisinin olacağı inancıyla, limana giden yol üzerindeki balıkçı barınaklarının küçük balıkçılarını seçiyor ve yanılmıyoruz. Engin, Yaren, Poyraz ya da diğer balıkçı dükkânlarının hepsi birbirinden farksız. Alt kattaki tablalarda istediğiniz balıkları ya da midye, kalamar, karides, lakerda gibi diğer deniz mahlukatmı ayırtıp hava durumuna göre ya üst kattaki minik sığmağı ya da olağanüstü liman manzaralı açık hava masalarını seçiyorsunuz. Ayırttırdıklarımız birazdan, o güzel salatanın eşliğinde ve pişmiş olarak masanızda. Lezzetler harika, fiyatlar uygun.